10 Aralık 2014 Çarşamba

Müzik Listesi #4

Paylaşımları istediğim hızda yapamasam da, müzik listelerinin artması beni mutlu ediyor. :> Buyrun bu da dördüncüsü:


  • No Blues - Black Cadillac
  • Michael Jackson - They Don't Care About Us
  • Hoizer - Sedated
  • Band Of Horses - Funeral
  • Sia - Breathe Me
  • Lana Del Rey - West Coast
  • Damien Rice - 9 Crimes
  • Ed Sheeran - Give Me Love
  • The Cranberries - Zombie
  • Björk - Bachelorette

Kitap İncelemesi 14: Canım Aliye, Ruhum Filiz - Sabahattin Ali


Canım Aliye, Ruhum Filiz
Sabahattin Ali

Mektup

Hazırlayan: Sevengül Sönmez
YKY
155 Sayfa, Ciltsiz


Yazar Hakkında: Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907'de doğmuş, 2 Nisan 1948'de ölmüş Türk öykücü, şair, öğretmen, yazar ve gazetecidir. Çeşitli yazılarından dolayı hapis hayatı süren Sabahattin Ali, ailesinden uzak kaldığı zamanlarda onlara mektuplar yazmış ve bu mektuplar Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabında yeniden derlenmiştir.

Kitabın Konusu: Canım Aliye, Ruhum Filiz kitabı, YKY tarafından 2013 yılında basılmıştır. Sabahattin Ali nişanlı, eş ve baba kimliği ile biz okuyucularla yeniden buluşmuştur. Nişanlısı Aliye ile evlilik hazırlıklarının konuşulduğu mektuplarla başlayan kitap, evlilik sonrası sürekli ayrı kalmak zorunda olan ailenin iletişim çabalarıyla devam etmektedir. Kitap yalnızca Sabahattin Ali'nin gönderdiği mektuplardan oluşmakta ve her mektubun resimli örneği sayfalarda yer almaktadır. Eşi Aliye'ye yazdıkları Osmanlıca olmasına rağmen kızı Filiz'e gönderdikleri Latin Alfabesiyle yazılmıştır.

Mektuplarda geçen kişilerin Sabahattin Ali ile yakınlık dereceleri sayfanın altında küçük notlar ile okuyucuya açıklanmış ve bu da mektuplarda anlatılan konuyu daha açıklayıcı kılmıştır. Başlarda Aliye'ye duyduğu sevginin ağır bastığı mektuplar, zaman içerisinde geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısına bırakmıştır yerini. Sabahattin Ali, yazdığı yazılardan dolayı defalarca hapse girmesine rağmen ailesini hiçbir zaman ihmal etmemiş, onların sorunlarına hep ortak olmuştur.

İçinde bulunduğu sıkıntılı durumlarda tutunduğu tek dal ailesi olan sevgili yazar, bunu mektuplarında
sıkça belli etmiş ve sürekli eşi ile kızına duyduğu hasretten bahsetmiştir. Aynı zamanda ailesini bu durumların geçeceğine, huzurlu ve mutlu günlerin yakında olduğuna onları ikna etmeye çalışmıştır.

Aralarındaki mesafe Sabahattin Ali'nin ailedeki kimliğini unutmasına asla sebep olmamış, kızının boyunu, kilosunu, hastalandığı zaman ateşini, ders notlarını ve onun hakkında diğer her şeyi mektuplar yoluyla takip etmiştir. Mümkün olduğunca Aliye ve Filiz Ali'ye yokluğunu hissettirmemeye çalışmış ancak sürekli engeller ile karşılaşmış ve en sonunda 1948 yılında, çok genç bir yaşta öldürülmüştür.

Kitap Hakkında: Canım Aliye, Ruhum Filiz; Sabahattin Ali'yi daha iyi tanıyabilmemizi sağlayan önemli bir eserdir. Kitaplarından aşina olduğumuz naifliği ve düşünceli yapısı, ne kadar karakterli bir insan, aşık bir eş ve iyi bir baba olduğunu bizlere gösteriyor. Özellikle ölmeden önce yazdığı son mektuplarda bile umudunu yitirmeyişi, ailesine olan sadıklığı ama kavuşmalarının az olması insanın içini burkuyor. Ailesine duyduğu bu bitmek bilmeyen hasretin tek iyi yönü ise, geriye böylesine güzel mektupların kalmış olmasıdır.

Son Söz: Sabahattin Ali, Sırça Köşk'te yazdığı öyküleri Aliye Ali'ye gönderip sürekli nasıl bulduğunu, güzel olup olmadığını sormuştur. Keşke ona bugün yanıt verebilsek ve ne kadar güzel yazdığını söyleyebilsek.


"Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir. Hatta mukabele edilmesini bile beklemeden sadece sevmek. Başka bir insanı bahtiyar edebilmek, kendini bahtiyar edebilmekten daha güç fakat daha insancadır. Bugün böyle düşünenlere saf, hatta enayi derler. Fakat ne derlerse desinler, biz kalbimizin ve kafamızın doğru bulduğu şeyleri etrafın ne dediğine bakmadan yapmalıyız."

"Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin."

"Doğrusu, dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım. Fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir bence... Bilmem sen ne dersin..."

"Yalnız bir saadeti, hatta icap ederse zorla almasını bilelim."

"Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku... Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz."

"Ne ise, arkadaşlara, (ama sahiden arkadaş olanlara) selam."

"İhtiyarladığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi. Ben hep genç kalacağım!"



Şarkı: Björk - Bachelorette

- P.


19 Kasım 2014 Çarşamba

BookTag #2 Would You Rather? / Hangisini Seçersin?

Would You Rather? Hangisini Seçersin?

Herkese yeni bir tag ile merhaba, @glorrrybooks beni bu eğlenceli Tag'e mimlemiş. İki seçenekten birini seçiyorsunuz ve bir ömür o seçeneğe sadık kalıyorsunuz. Aynı yola çıkan iki kapıdan birini seçerken bile zorlanan, kararsız bir yapıya sahip ben için oldukça zor bir etkinlik. :)

Hadi Başlayalım.



1) Çok kitaptan oluşan serileri mi yoksa tek kitapları mı tercih edersin?

Lise dönemimin büyük kısmını seri kitapları okuyarak geçirdim, hala da çok severim seri kitaplarını. Genellikle sürükleyici oluyorlar, onları okurken dünyadan soyutlanıyorum ve inanılmaz keyif alıyorum. Sonra sınava hazırlanmam gerekti ve kitap okumalarım aksadı. Şimdi üniversitedeyim ve farkında olmadan tekli kitapları seçtiğimi gördüm. Artık klasiklere, ölmeden önce okunması gereken ve insana bir yön kazandırdığına inandığım kitaplara daha çok ilgi duyuyorum. Tabii arada kafa dağıtmak için serilere başvursam da onlara hayatımda büyük yer verdiğimi düşünerek, tek kitaplar diyorum. :)

2) Sadece kadın yazarları okumak mı yoksa erkek yazarları okumak mı?

Bu soruya cevap vermek zor oldu, severek okuduğum kitapları tarttığımda genelde erkek yazarlar olunca ben erkek yazarlar diyorum. :) (J.K Rowling'e ihanet etmiş gibi hissediyorum kendimii)

3) Kitapçıya gidip kitap satın almak mı yoksa internet üzerinden sipariş vermek mi?

İnternet üzerinden çok sipariş vermeme ve indirimlerden faydalanmama rağmen, dokunarak inceleyerek satın almak çok başka diyorum ve kitapçıya gidip satın almayı seçiyorum.

4) Sinemaya uyarlanan kitaplar mı yoksa diziye uyarlanan kitaplar mı?

Game Of Thrones'u dört gözle, ayıla bayıla beklememe rağmen sinemaya uyarlanan demek istiyorum. Bir kitap beşe ona bölünmesin, heyecanla gidelim sinemada o geniş ekranda izleyelim ve vizyon tarihi kovalayalım. Her ne kadar insanlar kitapların filme uyarlanmasını sevmeseler de, ben severek okuduğum bir kitabı vizyonda görmeye bayılıyorum. Bazılarını beğenmiyor olsam da.

5) Günde beş sayfa kitap okumak mı yoksa haftada beş kitap bitirmek mi?

İkisi de değil. Beş sayfa çok az, beş kitap çok fazla... Beş kitap olunca iş keyfini çıkarmaktan çok tüketmeye giriyor bence, insan tadına varmalı ve o keyfi hemencecik bitirmemeli bence. Evet kitabı bırakamayıp bir solukta bitirdiğim çok oluyor ama ben günde beş sayfayı istemeyerek seçiyorum. :)

6) Profesyonel bir yazar olmak mı yoksa profesyonel bir eleştirmen olmak mı?

Kitap eleştirileri yapıp yazar olmayı seçmek komik olur değil mi, ama cevabım profesyonel bir yazar olmak. İçimde dağlar denizler kadar yazma isteği mevcut. :) Eserler ne kadar başarılı veya kötü olursa olsun, bir insan onu yazabilmişse her türlü tebrik etmek lazım. Yazmak zor, eleştirmek kolaydır.

7) En sevdiğiniz kitabı tekrar tekrar okumak mı yoksa hergün daha önce okumadığınız bir kitabı okumak mı?

Her gün daha önce okumadığım bir kitabı okumak, çünkü ilkini seçersem belki en sevdiğim olacak başka bir kitabı bulma şansımı kaybederim. :) Ayrıca onu defalarca okuyup benim için sıradan bir hale getirmek istemem. Bırakayım da tadı damağımda kalsın.

8) Kütüphanede çalışmak mı yoksa kitap satıcısı olmak mı?

Elbette kitap satıcısı olmak! İnsanlara tavsiyeler vermek, kitaplar hakkında yorum yapmak ve sessiz kalmak zorunda olmamak; müthiş bir şey. :) Ayrıca masalar olsun, insanlar oturup rahat rahat inceleyebilsin kitapları, ya da dilediklerini okusunlar. Ben de yanlarına sıcak bir şeyler ya da tatlı getireyim. :) (Sanırım glorrry ile bilmeden ortak bir hayal kurmuşuz :))

9) Favori türünüzde kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz haricindeki her türden kitaplar okumak mı?

Ben aşk severim, distopya aşığıyım diye bir tür belirleyemedim kendime. Favori kelimesini zaten ne yemeklerde, ne şarkılarda ne kitaplarda hiç kullanamadım. En başından dedim kararsızım diye. Nasıl kulağıma hoş gelen her şeyi dinliyorsam, gözüme de hoş geleni okurum ve onlar benim en sevdiklerimdir. Cevap o yüzden favori türünüzde kitaplar. :)

10) Sadece basılı kitap okumak mı yoksa sadece e - kitap okumak mı?

Teknoloji yeteri kadar hayatımızda var zaten, ben hala okurken kitabı koklarım. :) Basılı kitapların büyüsü diyorum.



bu da şarkımız, keyifli dinlemeler.

- P.


18 Kasım 2014 Salı

Kitap İncelemesi - 13: Deliduman, Emrah Serbes



Deliduman
Emrah Serbes
İletişim Yayınları
351 Sf

Yazar Hakkında: Emrah Serbes, 1981 Yalova doğumlu genç yazar. Daha önce İletişim Yayınları tarafından yayımlanmış iki Behzat Ç. romanı, Her Temas İz Bırakır (2006), Son Hafriyat (2008); bir hikaye kitabı Erken Kaybedenler (2009) ve serbest metinleriyle hikayelerinden oluşan bir seçki Hikayem Paramparça (2012) bulunmaktadır.





Kitabın Konusu: Deliduman romanında, 17 yaşındaki Çağlar İyice'nin hayatı, onun kırgın ve öfke dolu iç sesiyle biz okuyuculara sunuluyor. Tutamadığı sözlerle insanları kandıran Belediye Başkanı dayısı Altan'a, depresyon eşiğindeki annesine ve terkedildiği eski sevgilisine duyduğu nefret ve kırgınlıkla ilerleyen kitapta, bir yandan da unutamadığı dedesi, en yakın arkadaşı Mikrop Cengiz ve hayatındaki en değerli varlık kız kardeşi de ona eşlik ediyor. Kız kardeşini dansıyla meşhur etme çabası ve gezi parkı direnişi ile harmanlanan Deliduman, sizlere enfes bir tat sunacak.

16 Kasım 2014 Pazar

Müzik Listesi #3

Gönderilerde paylaştığımız şarkılardan oluşan üçüncü müzik listemiz dinlenmeye hazır, buyrun efendim:


  • Dido - White Flag
  • The Beatles - Yesterday
  • 30STM - The Kill
  • The Pierces - Three Wishes
  • Jehan Barbur - Gidersen
  • Unutursam Fısılda ( Farah Zeynep ) - Gel ya da Git
  • Tori Amos - Winter
  • Lotte Kestner - I want You
  • The Civil Wars - Dance Me To The End Of Love
  • Mogwai - Take Me Somewhere Nice


- P.

4 Kasım 2014 Salı

Kitap İncelemesi - 12: Kırmızı Pazartesi, Gabriel Garcia Marquez



Kırmızı Pazartesi
Gabriel Garcia Marquez

Orijinal Adı: Cronica de Una Muerte Anunciada
Çeviri: İnci Kut
Can Yayınları
119 Sf


Yazar Hakkında: Gabriel Jose de la Concilacion Marquez Kolombiyalı, tüm Latin Amerika'da Gabo olarak bilinen yazar, romancı, hikayeci ve oyun yazarıdır. 1982 Nobel edebiyat ödülü Sahibi Marquez, 14 Nisan 2014 tarihinde vefat etmiştir.






Kitabın Konusu: Kırmızı Pazartesi, yazarın 1981 yılında yayımlanan yedinci romanıdır. Polisiye türünde yazılmış bu eser, sonu başından belli bir namus cinayetinin sır perdesini aralıyor. Evlendiği gece bekaretinin bozulmuş olduğu ortaya çıkan Angela Vicario, bu olayın sorumlusu olarak Santiago Nasar'ı tutar. Ailesinin namusunu temizlemekle yükümlü Vicario kardeşler, tüm halka Santiago Nasar'ı öldüreceğini duyurur ve olaylar bu yönde gelişmeye başlar.

Kitap Hakkında: Kırmızı Pazartesi, Gabriel Garcia Marquez'in okuduğum ilk eseri ve bu kısa romandan yazarın ne kadar zeki olduğunu keşfetmek mümkün. Katil, kurban ve cinayet sebebi bize ilk sayfada verilmiş olsa da, son cümleyi okuyana kadar olayı kurgulamak kolay değil. 

Kitap yazarın ağzından, çocukluk döneminde işlenmiş bir cinayeti, buna şahit olmuş halkın
ifadeleriyle birleştirerek adım adım anlatılıyor. Kız kardeşlerinin namusunu temizlemekle görevli Vicario ikizleri, Santiago Nasar'ı öldürmeyi aslında hiç istemezler ve belki birileri bu duruma engel olur umuduyla, cinayeti işleyeceklerini orada yaşayan her insana duyururlar. Ancak insanlar ya Vicario kardeşlerin çok sarhoş olup yalan söylediğini  ya da elbet birilerinin engel olacağını düşünüp bu olayın üstünde durmaz.

Angela Vicario'nun ağzından çıkan ve hiçbir kanıtı olmayan tek bir cümle ile Santiago Nasar bu yanlış düzene kurban gitmiştir. Suçlu kim? Vicario kardeşler mi yoksa, ölüme defalarca engel olunabilirken hiçbir şey yapmayan ve bu cinayeti meşrulaştıran halk ve yanlış ahlak anlayışı mı? Otopsisi bile peder tarafından yapılan kahramanımızın cansız bedeni, namus cinayetinin aslında hiçbir şeyi değiştirmediğini de bir kez daha gözler önüne seriyor.




"Kader bizleri görünmez kılar."




Herkese keyifli okumalar ve dinlemeler. :)


- P.

12 Ekim 2014 Pazar

Müzik Listesi #2

İkinci 10'luk müzik listemiz de tamamlandı. Hepsi blogda yok, sadece instagramda yaptığımız paylaşımlarımızda bulunan şarkıları da listeye ekledik. Buyrun, keyifli dinlemeler.


  1. Coldplay - True Love
  2. Multitap - Ben Anlarım
  3. Magic - Rude
  4. Pink Floyd - Wish You Were Here
  5. The Goo Goo Dolls - Irish
  6. Maroon 5 - Maps
  7. Wye Oak - Civillian
  8. Nada - Alis
  9. Soap&Skin - Spiracle
  10. Marcelo Zarvos - Morning Montage


- P.

Kitap Alışverişi #1 Nietzsche Ağladığında, Irvin D. Yalom

Nietzsche Ağladığında
Irvin D. Yalom

Orijinal Adı: When Nietzsche Wept
Çeviren: Aysun Babacan
Ayrıntı Yayınları, 370 Sf


Hepinize merhabalar, bugün günlerden pazar ve ben yarınki pazartesi sendromunu düşünmekten hiçbir zaman pazar tatillerinin kıymetini bilemedim. Bu yüzden güzel bir şarkı ve kitap paylaşımıyla renklendirmek istedim günümü.

Başlığı nereye açsam başta karar veremedim, bu kitabı okul kütüphanesinden aldım, almak değil saldırdım diyebilirim çünkü okumayı çok istiyordum ve aklımdan tamamen çıkmıştı, görünce hatırladım. Daha okumama sıra var ama ondan önce ufak bir araştırma ile bu kitapta ne ile karşılaşacağımıza bakalım.

Yazar Hakkında: Irvin D. Yalom, ABDli psikiyatrist, varoluşçu, psikoterapist, yazar ve eğitimcidi. En popüler eseri ise Nietzsche Ağladığında.

Kitabın Konusu: Nietzsche'nin hayat tarzı ve bakış açısının, psikanaliz ile harmanlanarak okuyucuya sunulduğu yarı kurgu - yarı gerçek bir roman. Romanda Nietzsche'ye; güzeller güzeli, evliliğe inanmayan, aynı anda birden fazla erkekle beraber olmayı tercih eden Salomé ve efsanevi bir teşhis dehası, psikanalizin ilk kurucularından, ümitsizlerin kapısını çaldığı Dr. Breuer ile onun arkadaşı Freud eşlik ediyor.

"Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır." Diyen Nietszche'yi, içinde bulunduğu bunalımdan kurtarmak adına Dr. Breumer'a giden Salomé, ondan Nietzsche'yi tedavi etmesini ister. Dr Breumer ise sırf bu çekici kadını bir kere daha görmek uğruna teklifi kabul eder ancak Nietzsche tedavi olmak istemez. Olaylar bu şekilde gelişir ve varoluşun, toplumsal duygular arasında yaşadığı bir yolculuk ile hayatla yüzleşme üzerine güzel bir roman çıkar ortaya.

Bazen yaşamın o kadar içini görebiliyorum ki birden doğrulup çevreme baktığımda kimsenin yanımda olmadığını, bana eşlik eden tek şeyin zaman olduğunu görüyorum.” 


.Kitabı okuduktan sonra da hemen filmini izleyeceğim. Buyrun tanıtımı:




Bu da bu yazımın şarkısı:




Marcelo Zarvos - Morning Montage

Hepinize bol okumalı ve dinlemeli bir pazar günü dilerim. :)


- P.

11 Ekim 2014 Cumartesi

Kitap İncelemesi - 11: Konuş Benimle Angel, Evelyn Valarino

Konuş Benimle Angel
Evelyn Valarino

Orijinal Adı: Conversando Com Angel (Talking With Angel)
Carpe Diem Yayınları
Çeviren: Kemal Çiftçi
238 Sf

Yazar Hakkında: İsviçreli Yazar Evelyn Elsaesser Valarino, Cenevre Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olmakla beraber, ölümle burun buruna gelmiş insanlarla yaptığı çalışmalarıyla ön plandadır. 

Kitap Özeti: Lösemi hastası genç bir kızın, kendi ağzından anlattığı hastalık dönemini ve içsel bir yolculuğu konu alıyor.

Kitap Hakkında: Bu kitabı yıllar önce, isminden ve görselinden dolayı yaşıma hitap eder diye almıştım ve sıradan bir gençlik kitabı sanıp okumaya başlamıştım ama sayfalar ilerledikçe öyle olmadığını farkettim.

Her şey yolunda giderken lösemi hastası olduğunu öğrenen genç bir kızın ve ailesinin başta yıkımı, sonra hastalık sürecine ayak uydurmaları ve ardından olayı kabullenişini, ana kahramanın dilinden anlatıyor. Yazarın yapmış olduğu araştırmalarından kitabın gidişatını tahmin edersiniz; ölümden kurtuluşu değil, bu süreci nasıl sindirmemiz gerektiği hakkında bir farkındalık kitabı.

Başta tek kurtuluşunun iyileşmek olduğuna inanan genç kızın, oyuncağıyla kurduğu sohbet ve rüyaları ile bilinçlenmesine, ölümün bir kabulleniş olması gerektiğine şahit oluyorsunuz ve ana kahraman ile birlikte siz de eğitiliyorsunuz.

Özellikle küçük çocuklara açıklamakta zorlandığımız ölüm ve yaşam kavramlarını bu kitapta özenli bir perspektif ile görebiliyorsunuz. Bu sorun sadece çocukların yaşadığı bir sorun mu? Her yetişkinin içinde barındırdığı bir korkudur aslında ölüm... Peki ondan gerçekten korkmalı mıyız? İşte bunun cevabını sayfalar arasında bulacaksınız.


Soap & Skin - Spiracle

- P.

27 Eylül 2014 Cumartesi

Kitap İncelemesi - 10: Grinin Elli Tonu, E L James


Grinin Elli Tonu
E L James

Orijinal Adı: 50 shades Of Grey
Pegasus Yayınları
Çeviri: Sevinç Tezcan
576 Sf

Kitabın Konusu: Edebiyat öğrencisi Ana Steele, rahatsız olan arkadaşının yerine ünlü iş adamı Christian Grey ile röportaja yapmaya gider ve aralarında oluşan etkileşimle yeni bir hikaye başlar. Birbirlerinden tamamen farklı hayatlarının tek bir ortak noktası vardır: arzu.

Kitap Hakkında: Bu incelemeyi yazmadan önce sanırım önyargı hakkında da bir şeyler karalamam gerek, zira bu güzel kitabı bu kadar geç okumamın tek sebebi bu önyargı. Fazla erotik ve porno içerikli olduğu söylenen Grinin Elli Tonu kitabını hep bu yüzden okumayı erteledim, Aşırı cinsellik içeren kitaplardan ne yalan söyleyeyim pek hazetmiyorum. Ancak kim bu kitaba porno demişse, işte orada gerçekten yanılmış. İnsan hayatının kendisinde doğal olarak bulunan cinsellikle, porno kavramlarının bu denli karışmasına hem üzüldüm, hem de pek şaşırmadım. Bu olağan gerçeği eserlerde yansıtmaktan kaçınmak olmaz, çünkü karakterlerimiz kadın ve erkek. Yansıtılan eserlere de porno demek haksızlık. Üstelik bu kitabın ilk yarısında öpüşme bile gerçekleşmiyor.

Seri, Gri - Karanlık - Özgürlük olmak üzere üç tonlamadan oluşuyor. Bana henüz Gri'yi okumak nasip oldu. O yüzden bu inceleme seri hakkında değil, sadece ilk kitap hakkında olacak.

Ana Steele ile Christian Grey'in tanışmasını ve birbirlerine çekingence yaklaşmasını anlatan Grinin Elli Tonu, kalbinizde sıcacık bir yer edinecek. Edebiyat son sınıf öğrencisi Ana, hayat hakkında pek de tecrübeli sayılmaz, kendisi oldukça saf , utangaç ve güzel bir kızdır. Birgün ev arkadaşının yapması gereken bir röportaja kendisi gitmek zorunda kalır ve başarılı girişimcinin şirketine geldiği an bu dünyaya ait olmadığını anlar. Şirkette çalışanlar bile ajanstan çıkmış gibi bakımlı ve güzeldir. Christian Grey'in odasına girdiğinde ise şaşkınlığı artar, karşısında son derece yakışıklı, genç ve zeki bir adam durmaktadır.

Röportaj esnasında aralarında oluşan tuhaf enerji; Christian Grey'in ısrarcı ve gizemli, Ana Steele'in
ise hayran ve meraklı ruhu ile daha da canlanır. Röportaj biter ama izlenimler iki tarafında hayatında önemli bir yer edinmiştir artık.

Christian Grey'in sapkın cinsel hayatı, Ana Steele'in masum yaşantısı için oldukça zorlayıcıdır ve bunun bilincinde olan Grey, çareyi kendini geri çekmekte bulur fakat, tutkunun kollarına kendini bir kez atmış olan Ana Steele için her şey o kadar kolay olmayacaktır. Grey, Ana'dan bu durumu gizleyip aralarında bir şey olmasını engellemek ister ancak Ana başına bela almakta usta biridir ve Grey'in korumacı karakteri onların sürekli bir araya gelmesine neden olur. Ortaya ise başına geleceklerden habersiz Ana ile tehlikeli adam Grey'in tuhaf aşk öyküsü çıkar.

Kitabı okuduğunuzda Christian Grey'e eriyecek ve hayatınızda o adamın aynısından bir tane daha isteyeceksiniz. Ve severlere müjde, kitabın 14 şubatta filmi de çıkacak. Karakterleri başta kitaptakiyle özdeşleştiremedim ama fragmanı izledikçe göz aşinalığım oldu, sanırım alıştım. 




Bu yazımın şarkısı ise, The Goo Goo Dolls - Iris.



- P.

22 Eylül 2014 Pazartesi

Müzik Listesi #1

Merhaba arkadaşlar, her paylaşımımızda sevdiğimiz bir şarkıyı da sizlerle paylaşarak ilerlemeye çalıştık ve sizlere kolaylık olması açısından on gönderiye bir, paylaşılanları listelemek istedik. Bugüne kadar dinlediklerimizin ilk listesi buyrun:


  1. Coldplay - Magic
  2. Cary Brothers - Run away
  3. Piano - Veronike decides to die
  4. Tyrone Wells - More
  5. Lana Del Rey - Young And Beautiful
  6. Plumb - Don't Deserve You
  7. Josh Turner - Your Man
  8. s.p.s. - Kasabian
  9. Röyksopp - Something In My Heart
  10. Snow Patrol - Run

Dilerim pazartesi sendromunuzu atmanıza yardımcı olmuşuzdur. Hepinize keyifli dinlemeler.

- P.

20 Eylül 2014 Cumartesi

Kitap İncelemesi - 9: Alaskanın Peşinde, John Green

Alaska'nın Peşinde
John Green

Orijinal Adı: Looking For Alaska
Pegasus Yayınları
Çeviren: Banu Talu


Kitabın Konusu: Bu kitap, yaşadığı şehirden başka bir yerde okuma kararı alan Miles'ın, bu yeni macerasında yaşadığı ilkleri ve Büyük Belki arayışını konu alıyor.

Kitap Hakkında: Eveeet, ben bir kitabın incelemesine başlamakta çok zorlanıyorum. Gözümü kapıyorum, tüm olaylar zihnimden geçiyor ve ben hangisini okuyucuya sürpriz bırakayım, hangisini buraya aktarayım, bir yer atladım mı, unuttum mu derken kendimi kaybediyorum. Sonra başlıyorum ve bir şekilde gerisi geliyor.

Kitabı bitireli on beş dakika olmadı ve içimde bıraktığı o taptaze hisle sizlerin karşısındayım. Bu John Green'in okuduğum ikinci kitabı, ilk kitabı tahmin edersiniz ki, Aynı Yıldızın Altında'ydı. İkisini pek kıyaslamak istemiyorum, birbirinden bağımsız eserler, "Hangisi daha güzeldi?" sorusuna cevap veremeyeceğim. Ayrı konular, aslında alakasız bir hikaye olmasına rağmen iki kitapta bana kalsa benzerlikler vardı. Bu da sanırım yazarın kendi karakterini eserine yansıtmasıyla alakalı. Hem Aynı Yıldızın Altında'da hem de Alaska'nın Peşinde'de konunun temelini oluşturan, kahramanın çok sevdiği bir eser oluyor. Buna ek olarak seçtiği baş kahramanların hep derin bir hayat görüşü oluyor, üstelik daha çok genç olmalarına rağmen.

Kıyaslamayacağım demişim ama yine de yapmışım bunu. Peki gel gelelim, salt olarak Alaska'nın Peşinde kitabına. Kitap, Miles Halter adında bir lise öğrencisinin yeni eğitim yuvasında başına gelenleri konu alıyor. Miles, ünlülerin son sözlerini öğrenmeye takıntılı, bugüne kadar içine kapanık biri olan ve evinde ailesiyle yaşamanın ona yeni bir şeyler eklemeyeceği düşüncesiyle sınırlarını genişletmek isteyen bir genç. François Rabelais'nin ölmeden önce betimlediği "Büyük Belki"nin arayışına başlıyor ve Culver Creek lisesine yatılı olarak kaydoluyor.

Orada tanıştığı arkadaşları; Albay, Takumi, Lara ve Alaska ile ilk içkisini, ilk şakasını, ilk dostunu ve ilk aşkını; kısaca hayatının ilklerini yaşıyor.

Bu kitabın arka kapağını ilk kez okuduğumda kesinlikle çok etkilenmiştim. Bir kitabı yazmak için illa ki çok değişik konulara, ilginç serüvenlere ihtiyaç yoktur... Geriye dönüp baktığımızda, bir işi birden fazla kez yapmışızdır, ama onu ilk deneyimlediğimiz an unutulmazdır ve John Green bu unutulmazlığı bizlere sunuyor.

Miles, arkadaşlarının ona taktığı ad ile Tıknaz, hayatında ilk kez bir birey olmanın keşfine çıkarken, ona bu yolda en çok yardımcı olan kişi ise Alaska Young oluyor.

Vanilya kokusu, sigara içişi, bakışlarındaki yeşillik, taze vücudu, okuduğu kitapları, zevk aldığı hobileri, hayata karşı tutumu ve daha nicesiyle Alaska, Culver Creek'in vazgeçilmez ismi. İnsanın hayatından rüzgar gibi hızlıca geçen biri ancak etkileri o kadar da kolay silinmiyor. Kendi ne kadar derin bir karakterse, insanlarda bıraktığı parçası da o denli anlamlı. Dokunduğu her hayatta anlamlaştırdığı bir şeyler mutlaka oluyor...

Başlarda pek severek okumuyordum açıkçası, derinlik bekliyordum ama lise ergenlerinin hayatıyla karşılaşmışım gibi geldi fakat kitap ilerledikçe, özellikle son kısımlarda inanılmaz bir hal aldı ve çabucak bitti. 

Kitap bir olayın, önce ve sonrasında yaşananları anlatarak ilerliyor. Öncenin bitimine ve sonra kısmında kitabı elden düşürmek de bir hayli zorlaşıyor. John Green son sayfalarda hep darbeyi koyuyor ve onların hepsini alıntı olarak yüklemek istiyorum ama elbette öyle bir şey yapmayacağım. :) Sanırım John Green okumayı burada bırakmayacağım ve diğer kitaplarına da el atacağım. :)



"Parçalarımızın toplamından daha büyük olduğuına inanıyorum."

"Dayanıklı olduğumuza inandığımız kadar dayanıklıyız gerçekten."




*



Son olarak, Snow Patrol - Run şarkısıyla hepinize keyifli okumalar ve dinlemeler diyorum. :)


- P.





14 Eylül 2014 Pazar

Kitap İncelemesi - 8: Aldatmak, Paulo Coelho




Aldatmak
Paulo Coelho

Orijinal Adı: Adultery
Çeviren: Emrah İmre
Can Yayınları, 271 Sf

Kitabın Konusu: 31 yaşındaki Cenevreli gazeteci Linda'nın kusursuz hayatına giren depresyon belirtileri ve bununla baş etmesi üzerine deneyimlediği maceraları anlatan bu kitap, imkansız aşkın gölgesinde parıldamaya çalışan duyguları bize sunacak.

Kitap Hakkında: Evet, uzun zamandır okumayı düşlediğim Paulo Coelho'nun son kitabı "Aldatmak" ile karşınızdayım. Daha evde duran ve okumam gereken bir sürü kitap olmasına rağmen bu bebeği raflarda bırakmaya gönlüm razı olmadı ve aldım. Kitabın adı ve kapak resmi içeriği hakkında hayli hayli bilgi veriyor bize ama Coelho'nun eserlerini biri size baştan sona anlatsa dahi okuduğunuzda yine yeni şeyler öğrenmiş olursunuz. Onun eserlerini böyle yapan da kaleminin güzelliği zaten.

Anne Karenina ve Bihter Ziyagil'in ardından şimdi de tarihin yeni tutkulu kadını Linda. Güzellik, zengillik, kariyer, sağlıklı iki evlat, evrenin kusursuz eşi yakışıklı kocası ve insanları şanslı kılan, aklıma henüz gelmeyen diğer ayrıntılara sahip bir kadın. Gençlik yıllarında düşlediği o hayatı gerçekleştirdi ama kendini mutlu hissetmiyor. Her sabah gözlerini açtığında tekrar kapamak istiyor ve bu düşünceye sahip olması bile kendini suçlu hissetmesine sebep oluyor. 

Her şey yolunda giderken kalbinin derinliğine giren bu mutsuzluğu nasıl yenebilir? Borcun verdiği sıkıtı parayla, hastalık hali sağlıkla, yalnızlık yeni bir insanla giderilebilir peki ya kusursuzluk anında mutlu olmak için insan ne yapabilir?

Sorusuna cevap bulamayan Linda, içinde bulunduğu durumdan kendini kurtarmak için sürekli bunun geçici bir dönem olduğunu hatırlatıyor kendine. O yaşadıklarını kabul etmek istemedikçe, karşısına çıkan en ufak ayrıntı bile hayatını mahvetmek için fırsat kolladığı bir canavara dönüşüyor. Tam o esnada karşısına ergenlik çağında aşık olduğu o insan, Jacob König çıkıyor ve Linda tutkunun yokluğunu gidermek için kollarını sıvıyor.

Linda'nın iş yaşantısı, kusursuz evliliği, yasak aşkı ve iç dünyasında ilerleyen bu kitap; aslında kadınlara dayatılan rolü de inceleme altına alıyor. Aldatan taraf erkek olunca normal karşılanıyor, belki ayıplanıyor ama çok da uçarı tepkiler verilmiyor; peki bunu yapan bir kadın olursa? Ve bu kadının eşini aldatmak için geçerli tek sebebi dahi yoksa? En bilinçlimiz bile, etrafında bir kadının aldattığını duyduğunda şok bir halde dinliyor onu. 

Halbuki Kübalı Şaman Linda'ya durumu açıklıyor, aslında erkekler kadınlardan daha fazla meyilli değiller aldatmaya, ikisi de eşitler ama kadın daha iradeli diye böyle istatistikler çıkıyor karşımıza ve bunu çok güzel bir örnekle dile getiriyor:

Erkeğin aldatması 11 dakikadır, ama kadın bunun meyvesini 9 ay karnında taşır.

Jacobla beraberken eşini aldatan, yuvasını tehlikeye sokan, çocuklarının geleceğini önemsemeyen bir şeytana dönüşen Linda, akşam ailesine kavuştuğunda sofrayı kuran bir melektir. Bu iki karakterin tek bünyede barınması onun uykularını daha da kaçırır. Fakat onun gibi insanlar hiç mi yok, hatta sayıları oldukça fazla... 

Jacob'a hissettikleri aşk mı? Tutku mu? Geçici bir heves mi?
Kusursuz evliliği artık tehlike altında mı?
Kocası her şeyin farkında mı? 
Bunların bir önemi yok.
Önemli olan sevgi.
"Çünkü yaşamak sevmektir."

Aldatmak, sadece sevdiğin insanı bir başka bedenle cezalandırmak değildir, yeri geldiğinde kendimizi, bir çocuğu da aldatabiliriz. Kaçınılmaz ve yanlış bir olaydır bu. 
Peki yanlış şeyler doğru insanlarla kesişirse ne olur? 

Bu kitabı okuduğunuzda, beklediğinizden daha farklı bir hikayeyle karşılaşacağınızı düşünüyorum. Çünkü bu kitapta bir insanı ancak sadece kendi suçlayabiliyor.
Herkesin herkese karışabildiği bir toplumda, 270 sayfalık bu aydınlık sizce de güzel değil mi?




Çok fazla altını çizdiğim yer olduğunun farkındayım, bunlar içlerinden elediklerim üstelik. Hepsini yayınlarsam acaba okuyanlara haksızlık mı etmiş olurum diye düşündüm fakat, "bu kısım belki de kitabı okuduktan sonra atladığı yerleri farketmek isteyen insanlar içindir," deyip yayınlama kararı aldım.




*



"Kadınlar sözcüklerle ifade edilemeyen bir lisanı anlama konusunda erkeklerden daha üstündürler."

"Hiç farkettin mi, trafik kazalarının ölüm oranı çok daha yüksek olmasına rağmen insanlar arabalardan çok yılanlar ve örümceklerden korkarlar. Bunun sebebi zihnimizin hala yılanların ve örümceklerin ölüme sebep olduğu mağara devrindeymişiz gibi işlemesidir. Aynı durum erkeğin birden fazla kadına ihtiyaç duyması için de geçerlidir. O zamanlar doğa, ava çıkan erkeğe şunu öğretmişti: Önceliğin, türünü devam ettirmek; olabildiğince fazla sayıda kadını hamile bırakmalısın."

"Sevgi duygudan ibaret değildir, bir sanattır. Sanatta olduğu gibi sevgide de ilham yetmez, emek vermeden olmaz."

"İnsanlar arasındaki büyülü ve gizemli ilişkileri sürekli anlamlandırmaya çalışan kişiler hayatın sundupu güzelliklerden mahrum kalırlar."

"Doğru erkeği sevmeyi öğrenmek mümkün müdür? Elbette mümkündür. Esas mesele, yoldan geçerken kapıyı açık görüp izinsiz içeri giren yanlış erkeği unutabilmektir."

"Korkan insan asla gerçekleri göremez. Hayallerinin arasında gizlenmeyi yeğler."

"Kıskançlık bize, 'Başarmak için onca emek verdiğin her şeyi kaybedebilirsin,' der. Gözümüzü kör eder; bizi sevindiren şeyleri, mutlu anlarımızı ve bu anlarda kurduğumuz bağları görmez hale geliriz."

"Yalnız kalmaktan korkmuyorum." diye sürdürüyor anlatmayı. "Kendimi kandırmaktan, gerçekleri kendi kafama göre görmekten korkuyorum."

"Asıl bulaşıcı olan korkudur; ömrümüzün sonuna kadar bize eşlik edecek birini bulamamaktan duyduğumuz o geçmek bilmez korku. Bu korku yüzünden akıl almaz şeyler yaparız, yanlış kişiye evet deriz ve tek doğru kişinin o olduğuna, karşımıza Tanrı tarafından çıkarıldığına kendi kendimizi inandırırız."

"Gördüklerini kalbine işle. Yaşadıklarını başkalarına göstermekten daha önemlidir bu. "

"Bilgelik ve tecrübe insanı olduğundan farklı birine dönüştürmez. Zaman insanı olduğundan farklı birine dönüştürmez. İnsanı olduğundan farklı birine dönüştüren tek şey sevgidir."

"Merhamet, sevginin kendini belli etme biçimlerinden biridir."




Bu da sizler için seçtiğim şarkı, röyksopp - something in  my heart.

Hepinize keyifli okumalar ve dinlemeler! :)

- P.


11 Eylül 2014 Perşembe

Book Tag #1 Circle Of Books



Merhaba arkadaşlar; ders seçimleri, vedalar ve hoşgeldinler derken yoğun bir haftanın ardından blogumuza ancak uğrayabiliyoruz. Bu yoğunluğun bir süre daha devam edeceğini belirttikten sonra yazımın asıl amacına geçmek istiyorum. Bu bizim ilk kitap etiketimiz olacak! Bizi bu etikete davet eden hesap ise, çok başarılı bulduğum sevgili glorrrybooks. Kendisini aynı isimle blogspot ve instagramda takip etmenizi şiddetle öneriyorum!


Bu etiketimizde toplamda 14 kitabı paylaştık. Hesabımız yeni olduğu için henüz okuduklarımızın incelemesini yazmaya fırsat bulamadıklarımız fazlasıyla mevcut. Bu yüzden bu etkinlikte ağırlıklı olarak daha önce bahsetmediğimiz kitapları seçmek istedik. İçlerinden henüz okumadığım, hatta daha bugün bile aldığım var. Değişik bir paylaşım olacak. :)


Çavdar Tarlasında Çocuklar - J.D Salinger


Çavdar Tarlasında Çocuklar, J.D Salinger'in bilindik tek kitabıdır ve kitabın Gönülçelen adında bir çevirisi daha vardır. Kitabın arkasında tanıtım yazısı olmadığı ve çok övgüler aldığı için büyük beklentiyle başlamıştım ve bu yüzden ki beni doyuramamıştı. Holden adında 16 yaşında bir karakterin, okuldan atılıp eve dönüş macerasını anlatıyor. Bu yolculukta insanlara karşı tutumuna, hayatın düzenine ve daha birçok şey hakkında bu asi gencin düşüncesine tanıklık edeceksiniz.








Veronika Ölmek İstiyor - Paulo Coelho

Kendisi Paulo Coelho'nun okuduğum ilk kitabıdır ve yazara büyük bir hayranlık beslemem de bu eser sayesinde oldu. Filmi de çekilen bu kitap, görünürde her şeyi yolunda olan genç bir kızın başarısız intihar girişimini, gözlerini akıl hastanesinde açmasını ve içtiği ilaçların kalbine hasar verip bir haftalık ömrünün kalmasını anlatıyor.













Aldatmak - Paulo Coelho

Fırından yeni çıkmış sıcak sıcak bir kitapla karşınızdayım sayın kitap kurtları. Şu an bunları yazarken bile elim ayağım titriyor. Yanlış hatırlamıyorsam 2 eylülde raflarda yerini alan Aldatmak kitabı, Paulo Coelho'nun şu ana kadar yazdığı son kitabıdır. Can Yayınları sağolsun kitabın alıntılarını twitterda paylaşması ile içim daha da bir kıpır kıpır oldu ve dayanamadım bugün aldım! Evet, daha yeni elime geçti bu kitap. Artık rafta onu bırakıp çıkmak içimden gelmedi... Yazarımızın kitap alıntıları ne kadar meşhur az çok biliyorsunuzdur, bıraksalar tüm satırları çizerim ki çiziyorum da. :) Bu da alıntıları ile beni cezbetti. Konusu imkansız aşk. Bayağı sürükleyici bir kurguya benziyor. Yazısını yazmak için sabırsızlanıyorum!

Sıfır Gün - Mark Russinovich


Bu kitabı, bilgisayar mühendisi adayı olduğum için bir yakınım önerdi ama sizlerin de kesinlikle sıkılmadan okuyacağını düşünüyorum. Siber terörizm konusunu ele almış yazarımız. Gerçek hayatta sahip olduğu bilgiyi bu kitabında döktürmüş diyebiliriz. Sanal bir felaketin kurgulanmasıyla oluşan bu kitabın arka kapağında insanların yorumlarını okuduğunuzda ürkeceksiniz.












Anlatmak İçin Yaşamak - Gabriel Garcia Marquez

Bu kitabı bu etikete koymamın sebebi, bu çok kıymetli yazarımızın kitaplarını okumak gibi bir niyetiniz varsa eğer, bu eserini sonlara sıkıştırma tavsiyesi vermekti. Ben bir hata yaptım, bilinçsizce ilk bu eserini aldım elime ve ağır geldi. Birkaç eserini okuduktan sonra kitabı bir daha okuyup öyle değerlendirmeyi düşünüyorum. Yazarın kendi anılarını anlattığı bu kitap, elbette böyle kaliteli birinin hayatını onun kaleminden okumak için muazzam bir fırsat. "Hayat, insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır." 










Yalancı İlişkiler - Tolstoy


Konusu ilgimi çekti, temeli insan ilişkilerine dayalı bu eserde, Marya'nın yaşça kendinden büyük aile dostuna olan aşkını ve evliliklerini anlatır. Bize biraz yakın, bizden çok az uzak...














Pink Floyd - Orhan Kahyaoğlu, Sinan Güler


İlginç bir başlık oldu değil mi? Evet, oldu oldu. Bu kitap, Pink Floyd aşığı babamın kütüphanesinde gördüğüm ve ondan habersiz aldığım bir kitaptır. :) Pink Floyd hakkında bilgilerin, şarkıların hikayelerinin ve orijinali ile çevirilerinin olduğu bu kitap benim için buram buram nostalji kokuyor. Şimdi sevdiğimiz müzik gruplarının kuşe kağıdı posterlerini duvarlara asıp, onlar hakkında bilgileri internette forum sitelerinde okurken; zamanında fanboy ve fangirl'ler bunu saman kağıdına basılı kitapları okuyarak yapıyorlarmış. :) Babamın daha nice kıymetli kitapları vardır: Nazım Hikmet, Aziz Nesin ve Agatha Christe serileri. :) Üstelik pek de kıymetlidir, bunu da şans eseri alabildim. Hala satılıyor mu bilmem. Kitabın incelemesini sizlerle yakın zamanda paylaşacağım. 


İki Şehrin Hikayesi - Charles Dickens


Henüz okumadım, ama okuduğum kitapta Charles Dickens övülür, o tartışılırken onun hiçbir eserini okumamış olmak beni çok utandırdı ve ardından bu eserini aldım. İlk fırsatta okumak istiyorum. :) "Fransız Devrimi ile Terör Dönemi kargaşasında yaşamak zorunda kalan bir grup insanın özel yaşamlarını aktarırken, dönemin acımasız toplumsal koşullarını da irdeler." - idefix'ten alıntı.













Milenaya Mektuplar - Franz Kafka 

Eveet, önce internetten sürekli alıntılarına denk geldiğim ve ardından okuma kararı aldığım bir kitap. Franz Kafka'nın yazdığı mektuplardan oluşuyor ve beni bilen bilir, mektuplara olan inanılmaz bir zaafım vardır. :) Kitabın göz korkutan tek yanı, belirli bir kurgu etrafında dönmediği için bazı anlarda biraz ara verilmesi gerektiği.











Yalnızlık Paylaşılmaz - Özdemir Asaf


Özdemir Asaf, bana şiiri sevdiren ilk insandır ve bu yüzden benim için yeri daha ayrıdır. Artık Sabahattin Ali ve Özdemir Asaf alıntısı okuduğumda, daha önce karşılaşmamış bile olsam onların kalemini tanıyabildiğimi farkettim ve bu beni inanılmaz mutlu etti. 















Yukarıda da belirttiğim gibi bu bizim katıldığımız ilk etkinlikti. Doğru mu yaptım, sizin için belirleyici oldu mu bilemiyorum fakat yaparken çok eğlendiğimi ve giderek kendimi geliştireceğimi belirtmeliyim. :) Blogumuz ilerlediğinde ve geniş vakitlerde diğer okuduğumuz kitapların da incelemesini yazdığımızda, bu paylaşımlarımızda daha önce bahsettiğimiz kitaplara daha çok yer vereceğiz. :) Ama daha yolun başında Glorrry bizi davet edince, yapmadan olmaz dedik ve böyle bir şey çıktı ortaya. Hepinize keyifli okumalar. :)



Bu yazının şarkısı olarak ise, s.p.s - kasabian'ı sizler için seçtim. İyi dinlemeler. :)

- P.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...