6 Eylül 2014 Cumartesi

Kitap İncelemesi - 6 : Böğürtlen Kışı


Böğürtlen Kışı, Sarah Jio

ARKADYA Yayınları, 357 sayfa 

Çeviri: Duygu Parsadan

''Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı tek kelimeyle nasıl dile getirirsiniz ?''

Sarah Jio ilk kitabını 2012’de çıkarmış,’Mart Menekşeleri’  kendini  okuyucunun ellerine bırakmış yeni  yazarlarımızdan yani, ne hoş. Benim ise okuduğum ilk Sarah Jio kitabı, üstelik 1 günde bitirilebilecek kadar akıcı bir dile sahip.

Kitap okuyucuları arasında bir kesim  var  best seller okumayan  ya da romantik kitaplar diyeyim. Sanırım boş geliyor onlara klasik yoğunluklu okumak istiyorlar.Anlayamadığım şey ise sen best seller sevmiyor olabilirsin, sana dolu gelmiyor olabilir, romantikten hiç hoşlanmıyor olabilirsin ama kalkıp best seller okuyucusunu kötülersen yerden yere vurursan olmaz, kitap okuyuculuğu benim gözümde bu demek değil.

Varacağım nokta şu işte Böğürtlen Kışı da öyle fazla düşündürmeyen ancak kalbinizde bir yerlere dokunan merakla okuduğunuz ama beyninizi de çok yormayan bir kitap. Açıkçası ben böyle kitapları hep sevdim ve seviyorum. Bana göre bir kitapta altını çizdiğiniz tek bir cümle bile olsa, o kitap sizindir, o cümle işte sizin ondan kazancınızdır.

Kitabın Konusu

Böğürtlen Kışı, bir annenin çocuğunu kaybettiğinde neler  yaşadığını anlatıyor. Tek çocuğu ve kendisi küçük bir evde yaşayan Vera Ray, bebeğine bakabilmek için çalışmak zorundadır. İşe geceleri gidip sabah geldiği için küçük Daniel’ını her akşam uyutur ve öylece çıkar evden, mayıs ayında mevsimsiz gerçekleşen kar fırtınasının olduğu bir akşam yine işe gidip geldiğinde, bebeğinin yatağının boş olduğunu görür. Kitabı okurken eminim ki özellikle anne olanlar çok etkileneceklerdir. Canından bir parça olan çocuğunun döndüğünde bıraktığın yerde olmaması nasıl bir acıdır?

Kitabın bir de ikinci bir kısmı var Vera Ray’in yaşadığı olay 1933’te gerçekleşiyor. Diğer kısım ise şimdiki zamanda yaşayan Claire Aldgride karakterini anlatıyor.Yani kitabımız iki zamanda geçiyor. Bu iki zamanı birleştiren şey ise mevsimsiz fırtına, Böğürtlen Kışı. Gazeteci olan Claire’den  yaşadığı zamandaki mayıs ayında patlayan kar fırtınasını araştırması isteniyor. Olaylar ise tam burada çakışıyor çünkü bu fırtına ilk değil seksen sene önce 1933’te yine aynı tarihte bir Böğürtlen Kışı olayı daha oluyor!

Kitap Hakkında

Benim kendi yorumuma gelirsek, klasik okumayı çok severim bana çok şey kattığını düşünürüm bunun yanında pembe kitaplar da vazgeçilmezimdir. Okurken beni içine alır sürükler, merak ederim, heyecanlanırım, anlayacağınız bu tarzı da çok severim. Böğürtlen Kışı da işte tam bu tarz; duygularınızı yükselten, empati kurmanızı sağlayan, ben asla öyle yapmazdım, evet ben de böyle yapardım dedirten, yani onunla arkadaş gibi konuşmanızı sağlayan bir kitap.
Okurken bazı genel notlar almışım sanırım bu kitaptan çıkardığım dersler olarak yorumlayabiliriz bunu. J Anne sevgisi, hamilelikte özen, felaketlerden sonra karı-koca ilişkileri, gerçek sevginin kaybedilemeyeceği, empati kurma yeteneği, sıralamışım böyle notlarımı. Bu kitaptan benim kendi adıma çıkardığım dersler.

Birkaç tanesini açacak olursam bu kitabın en önemli noktası bence bir annenin çocuğuna duydugu saf sevgi. Annelerimiz bizim değerlimiz, bizi sorgulamadan dinleyen, anlayan seven, yerine başkasını koyamayacağımız, sevgisini bitiremeyeceğimiz, en değerli hazinemiz. Kitabımızın annesi Vera Ray’in Daniel’ını kaybettiğinde yaşadıkları, dünyaya sığamaması, nefes alamaması, en küçük onu bulabilme umuduna tutunup hiç düşünmeden kararlar alması; anne sevgisinin büyüklüğü olsa gerek. O sadece bir kitap karakteri değil aynı zamanda gerçek, ne kadar değerli bir sevgi. Kitabı okurken bu sevgiyi anlayacağınız bir olay daha var ancak spoiler olmaması adına ben yazmıyorum, eğer okursanız anlarsınız. J

Kitabın sonlarına doğru dikkatimi çeken bir diğer önemli nokta  ise gerçek sevgi ne olursa olsun, dönüp dolaşıp sahibini buluyor. Bu ister anneye, ister sevgiliye istersen de bir eşyaya olsun. Sevginiz eğer gerçekse gidiyorsunuz, kaybediyorsunuz belki  ancak bu tam anlamıyla bir kaybediş değil. Mutlaka geriye gelip, onunla tekrar  kavuşuyorsunuz.Hayatınızda gerçek sevgiler olmasını dilerim J

Son olarak değinmeden geçemeyeceğim, fazlasıyla duygusal özellikle son sayfalarına doğru ilerlerken gözlerimin dolmasına engel olamadığım, satırlar yazmış Sarah Jio.

Bu tarz kitap severler için tavsiyemdir. Elimden geldiğince yazarımızın diğer kitaplarını da okumaya çalışacağım, kesinlikle stilini beğendiğim bir yazar oldu. 

Altını Çizdiklerim 

'' Görünen o ki Seattle büyük apartmanlara ve Starbucks'lara doymuyor. ''  (Görünen o ki tarihi ve yeşili katletmek sadece bizim ülkemizle sınırlı bir şey değil. )

'' Anahtarların sesi, aynı zamanda 'birlikte' yol alan iki insanın sesiydi. ''

'' Sırlar böyledir, her zaman yollarını bulurlar. Bu bir ömür sürse bile. ''

'' Bu dünyanın neyi vardı böyle? Kensington gibi bir soyadı sizi özel yapabiliyorken, Ray gibi bir soyadının sizi önemsiz, unutulabilir kıldığı bir dünya mıydı bu? ''

'' Gerçek aşkını kaybetmek, sağ elini kaybetmek gibi bir şey. Tam olarak böyle bir his. Her şey daha fazla çaba gerektiriyor. O yokken her şey daha farklı hissettiriyor. ''

'' Şu gözlerinle bana bir kere bakıp, dünyada inandığım ne varsa sorgulatabilirsin. ''

'' Gençlerin çoğu, bugüne ait olmayan hiçbir şeyle ilgilenmiyor. ''

'' Çoğu insanın sandığının aksine gerçek arkadaş, sen zor bir dönemden geçerken yanında koşan değildir. Bunu herkes yapar. Gerçek arkadaş, kendisi mutlu değilken senin mutlu olmana sevinen - hatta mutluluğunu kutlayan - kişidir. ''


Sizler için seçtiğim bu yazımızın şarkısı keyifli okumalar ve dinlemeler :)

-B.



2 yorum:

  1. Kitp hakkındaki yorumlarınıza katılıyorum gerçekten bir solukta bitti ve yüreğime dokundu hemen gidip yazarın ilk kitabını da. aldım Mart Menekşeleri

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...