2 Eylül 2014 Salı

Kitap İncelemesi - 5: Çavdar Tarlasında Çocuklar



Çavdar Tarlasında Çocuklar
J.D. Salinger

Orijinal Adı: The Catcher In The Rye
Yapı Kredi Yayınları, 198 Sf
Çeviren: Coşkun Yerli

Kitabın Konusu: Çavdar Tarlasında Çocuklar, 16 yaşında Holden Coulfield'ın okuldan atılmasıyla başlayan, evine giderken o dört günde başına gelenleri anlatan bir kitaptır. Kitap, birinci şahsın anlattığı, onun hayata karşı tutumunu sergileyen bir eserdir. 

Kitap Hakkında: Çavdar Tarlasında Çocuklar ve Gönülçelen adında iki çevirisi olan bu kitap, J.D. Salinger'in en bilindik kitabı olmakla beraber, dünya klasikleri arasında yer almaktadır ve Amerika'da birçok okulda öğrencilere okutulmaktadır. Salinger, uzun zaman boyunca tek başına bir çiftlikte yaşamış ve yanına kimseyi kabul etmemiştir. Kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız ki, yazarın anlattığı Holden karakteri, hiçbir kaynakta belirtilmese de, Salinger'in ta kendisi olduğunu düşünüyorum.

Kitabı uzun zamandır okumak istiyordum zira aynı kategoride değerlendirilen kitapları - Ölü Ozanlar Derneği, Şeker Portakalı, Martı - çok severek okumuştum. Kitabın arkasında herhangi bir tanıtım yazısı yok ve ben de bu kadar beğenilmesine güvenerek çok büyük beklentilerle okumaya başladım ve büyük ihtimalle bu büyük beklentiler yüzünden istediğim tadı alamadım. Klasik olmuş bir esere "beğenmedim" deme hakkını elbette kendimde görmüyorum, kitabın gerçekten okunması gerektiğine inanıyorum ama başlamadan önce bu uyarıları belirtmekte fayda var diye görüyorum.

Kitabı değerlendirmek için yayım yılını da kesinlikle göz önünde bulundurmalıyız, 1951'de yayımlanan Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabı, dönemin şartlarına kafa tutan bir anti kahramanının dilinden anlatılmaktadır.

Holden Coulfield'in okuldan atılması ve ailesi bunu öğrenene kadar eve gitmek yerine New York sokaklarında geçirdiği 4 -5 günü anlatmaktadır. Bu günler içerisinde okulu, yurt arkadaşları, takıldığı kızları ve karşılaştığı diğer insanları nasıl analiz ettiğine tanıklık ediyorsunuz. Holden'ın memnuniyetini kazanmak asla mümkün değil. İnsanların iki yüzlülüğünden, riyakarlığından ve aptallığından şikayet etmektedir. Sinemadan nefret eder, insanların kendilerini olmadığı biri gibi yansıtmasından nefret eder, kendinden daha kalitesiz bir bavul kullanan arkadaşının bunun altında ezilmesinden nefret eder. Hiçbir insanın dışarı yansıttığı benliğine güvenmez. Kitaplara ve çocuklara gömülmüş biridir. 

Ona çoğu yerde hak veriyorsunuz, onu anlamak istiyorsunuz ama onun bir şey yapmadığını gördükçe, amacının bir şeyler değiştirmek değil, sadece şikayet etmek olduğunu gördükçe sinirlenmeden edemiyorsunuz. Tam bu esnada kendime hatırlattığım ufak ayrıntı ise, Holden'ın sadece 16 yaşında olduğu. 

Tüm bunların yanı sıra, Holden'ın sizin kalbinize dokunduğu dokunaklı sahneler de oluyor. Kız kardeşi ile konuşmayı sevmesi, sadece çocukların olduğu bir dünyada yaşamak istemesi aslında size Holden hakkında ipucu veriyor; o sadece samimiyet istiyor. Yalansız bir hayatta, herkesin hürce kendi olabildiği bir dünyada yaşamak istiyor. Bir kitabın içinde önerilen bir başka kitabın, bir şarkının, bir filmin olması beni hep memnun eder. Holden sevdiyse, ben de severim diyerek kenara not ettim tüm o paylaşımları. O an hissettim Holden'ı içten içe benimsediğimi, bana kendini çok güzel aktarabildiğini. Onu gerçek hayatında birinin anlaması çok zor, anca düşüncelerini yazması lazım. Ya başından savar insanları ya da küfürlü konuşur. Kısa keser dile getirmek istediklerini. Bir düşünüyorum, Holden bir arkadaşım olsaydı ben de yadırgar mıydım; bilemiyorum. Belki kitaplarda böyle karakterlere aşina olduğum için onun aslında iyi biri olduğunu hissedebilirdim. Zaten Holden'ı kitapta seven insanlar, derinlerde bir yerde onu keşfedebilmiş kişiler.

Dili çok basit ve orijinalinde argolu olmasına rağmen - ki keşke Türkçe çevirisinde de argolu olsa dediğim de oldu, çünkü Amerikan filmlerinden alışkın olduğumuz "lanet" kelimesi kitabın her sayfasında yer almakta ve bazı noktalarda o kelime için "küfür etme" diye Holden uyarılmakta - bazı paragraflar, cümle ve düşünceleri okuduktan sonra beş saniyeliğine kitabı göğsünüze yaslıyor ve tavana bakarak o sahneyi düşünüyorsunuz.

Bir kitapta, altını çizdiğiniz tek bir cümle dahi varsa, ve o cümle sizi baştan sona çok etkilemişse; işte kesinlikle siz kazanmışsınız demektir. O kitabı iyi ki de okumuşsunuzdur.

Ama alıntı olarak bu yazımda sadece tek bir şey paylaşmak istiyorum çünkü kitabın arka kısmında bile içeriği hakkında bir şey yazılmamaktadır. Okuyucu onu okuyarak keşfetmeli. Kitabın kendisi zaten o alıntılardan oluşuyor, büyük bir olay çerçevesinde gelişmiyor, onları da yazarsam bir anlamı kalmaz. Online satış sitelerinde kitabın son sayfası tanıtım yazısı olarak eklenmiş. Buna gerçekten çok sinirlendim ve böyle sitelerin bu hatayı düşmesi beni şaşırttı. 

Eğer okursanız, en sevdiğim kısım ise, kitabın adının nereden geldiğini anlatan o ufak paragraf. Not defterime gülümseyerek eklediğim o kısım bile Holden'ı sevmeniz için yeterli olacaktır.

"Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabileyim istiyorsanız, o kitap gerçekten iyidir. Ama öylesi pek bulunmuyor."

Kesinlikle katıldığım ve yaşadığım bir alıntı bu. Salinger için aynısını ister miydim? Yakın arkadaş olarak değil de, onu daha iyi keşfedebilmek adına bir iki sefer buluşup konuşacağım bir arkadaşım olmasını isterdim, evet.



Bu yazının şarkısı olarak ise, Holden'ın bitmiş olduğu Great Gatsby kitabından uyarlanan filmde çalan, benim de sevdiğim Lana Del Rey - Young And Beautiful parçasını paylaşıyorum.

Eğer fırsat bulursam, kitapta geçen diğer eserlerin de adını bir liste yapıp burada paylaşmayı çok isterim.

Hepinize keyifli okumalar ve dinlemeler. :)

- P.

1 yorum:

  1. Bir parça da ben bırakayım https://www.youtube.com/watch?v=4zLfCnGVeL4

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...