25 Ağustos 2014 Pazartesi

Kitap İncelemesi - 2: Leyla'nın Evi, Zülfü Livaneli




Leyla'nın Evi

Zülfü Livaneli

Doğan Kitap, 284 sayfa



 Öncelikle yazarımızdan kısaca bahsedersek, Zülfü Livaneli romanları birçok dilde yayımlanmış çok değerli bir yazarımızdır. Hayatında geçirdiği çok zor dönemleri olmuş; 1972 yılında fikirlerinden dolayı askeri cezaevinde yatması ve 11 yıl sürgünde yaşaması gibi. O bu bütün bilgi birikimini müziğe ve edebiyata yansıtmış. Bu nedenledir ki kitaplarını okurken pek çok konu hakkında size mesaj verebilir. Ayrıca Livaneli edebiyat, müzik ve sinema alanlarında 30’dan fazla ödülün sahibi.
       
Leyla’nın Evi ‘ ne gelirsek, Livaneli’nin okuduğum 3. Kitabı. Bundan önce ‘Mutluluk’ ve ‘Kardeşimin Hikayesi’ adlarında 2 kitabını daha okumuştum. Genel yorumumu sorarsanız okuduğum 3 kitabı da harikaydı. Yukarda da bahsettiğim gibi Livaneli okuyorsanız tek bir konudan değil çok çok fazla konu hakkında fikir sahibi olabilir ve ince mesajlar alabilirsiniz.

Kitabın Konusu

Boğaziçi’nde Bosnalılar Yalısı’nda doğup büyümüş paşa torunu Leyla Hanım, yalının yeni sahibi Ömer Cevheroğlu tarafından sokağa atılır ve mahallenin çocuklarından gazeteci Yusuf’un Cihangir’deki bekar evine sığınmak zorunda kalır. Yusuf’un sevgilisi Rukiye (sahne adıyla Roxy), Almanya’da peep-show’larda modellik yapmış, hip-hop tarzı müzik yaparak ‘yırtmaya’ uğraşan bir Almancı kızdır. Leyla Hanım yalının yeni sahipleriyle görüşmeye çalıştığı bir gün Ömer Bey’in babası , Kadızade Konağı’nın emektar vekilharcı, dört kuşaktır konaklarda hizmetkarlık yapan bir aileden gelen Ali Yekta Bey ile tanışır. Her biri ayrı bir dünyadan gelen bu insanların hayatlarının kesişmesi, onları hem kendilerini hem de birbirlerini değiştirecekleri, kimi zaman acılı kimi zaman eğlenceli bir sürece sokacaktır.


Kitap Hakkında Yorumum

Benim için pek çok anlamlı mesaj içeren bir kitaptı, Leyla’nın Evi.

Leyla Hanım’ın barınma sorunundan yola çıkarak birçok şeyi gösterebilmiş, fikirlerini sunabilmiş ayrıcalıklı bir kitap. Aynı şehirdeki iki farklı semtin, iki ayrı ve birbirinden uzak hayatını birleştirmeyi başarmış.

Farklı insanların, belki yanyana olduklarında tek bir kelime edemeyecek insanların, birbirini anlayamayacak olanların, nasıl iletişime geçtiklerini, nasıl anlaştıklarını, birbirlerine nasıl değer verdiklerini okudum. Ki bu insan olarak ‘bakış açımızı’ çok değiştirebilecek bir durum.

Bu güzel kitap öyle alanlardan içinize girip öyle mesajlar veriyor ki, örneğin müziğin uç insanları birleştirebildiği, ortak bir iş yaptırabildiği, önemli olanın aynı şeylerden zevk almak olduğu, okuyorsunuz ve farkediyorsunuz. Diyorsunuz ki bu iki insan çok farklı ama müzik onları yanyana getirdi.

O güzel eski zaman insanının yine sadece insanlara özgü olan bencillikleri yüzünden ne durumlara düştüğünü açıkça okuyoruz ve biliyoruz ki bunları yaşayanlar sadece kitapların içinde değil gerçek hayatta da var. İşte bunu düşündüğünüz an o okuduklarınız boğazınızda bir yumruya neden oluyor.

Okuduğum hikaye boyunca ilgimi çeken bir diğer konu ise anılar ve onlara sahip çıkmamızın ne kadar önemli olduğu. Elinde kalan son şey anıları olan bir insan mı onları korumak için daha çok çaba sarf eder yoksa hatıralarına sadece çok değer veren biri de aynı şekilde davranır mı?

Kitabın çok rahat okunan bir dili olduğu için sıkılmadan okuyup, size farklılık katacak düşüncelerle son sayfasını çevirdiğinizde içinizi kaplayacak hüzüne de engel olamayacaksınız.

Toparlayacak olursam, okuyan herkesin kendine göre çok farklı açılardan çok farklı şekillerde öğreneceği pek çok şeyi bir arada barındıran bir kitap, Leyla’nın Evi.
O yüzden sizlere şiddetler tavsiyemdir. Okumanızı, düşünmenizi, anlamanızı isterim her satırını.
Kendinizi bir kere Livaneli kitaplarına kaptırırsanız, kurtuluşunuz da yok. Her okuduğunuz kitap ayrı bir tat bırakacak damaklarınızda.
Şimdiden herkese iyi okumalar. J

Altını Çizdiklerim

‘’Onun bedeni bir deneme tahtası ve atış levhası değildi ki. Bir insan vücuduydu.’’

‘’Mademki insanlar birbirine acı veriyordu, o zaman en güzel şey hayata meydan okumak ve mutlak bir yalnızlığı seçmekti.’’

‘’Terslik, özgürlüğü erkekleşme gibi anlayarak kadınlığı küçük düşüren ve doğalarını değiştirmeye çalışan kadınlardaydı.’’

‘’Bu dünyadan nefret ede ede yaşamaya devam etmenin nasıl bir şey olduğunu biliyor Rukiye . İşin en kötü yanı da dünyanın herkes için cehennem olmadığını, daha iyi, daha mutlu bir yaşamın varlığını bile bile buna katlanmak..’’


Müzik olarak da sizler için Cary Brothers- Run Away seçtim.

Beğenmeniz dileğiyle, keyifli okumalar ve dinlemeler. :)

-B.

1 yorum:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...