20 Eylül 2014 Cumartesi

Kitap İncelemesi - 9: Alaskanın Peşinde, John Green

Alaska'nın Peşinde
John Green

Orijinal Adı: Looking For Alaska
Pegasus Yayınları
Çeviren: Banu Talu


Kitabın Konusu: Bu kitap, yaşadığı şehirden başka bir yerde okuma kararı alan Miles'ın, bu yeni macerasında yaşadığı ilkleri ve Büyük Belki arayışını konu alıyor.

Kitap Hakkında: Eveeet, ben bir kitabın incelemesine başlamakta çok zorlanıyorum. Gözümü kapıyorum, tüm olaylar zihnimden geçiyor ve ben hangisini okuyucuya sürpriz bırakayım, hangisini buraya aktarayım, bir yer atladım mı, unuttum mu derken kendimi kaybediyorum. Sonra başlıyorum ve bir şekilde gerisi geliyor.

Kitabı bitireli on beş dakika olmadı ve içimde bıraktığı o taptaze hisle sizlerin karşısındayım. Bu John Green'in okuduğum ikinci kitabı, ilk kitabı tahmin edersiniz ki, Aynı Yıldızın Altında'ydı. İkisini pek kıyaslamak istemiyorum, birbirinden bağımsız eserler, "Hangisi daha güzeldi?" sorusuna cevap veremeyeceğim. Ayrı konular, aslında alakasız bir hikaye olmasına rağmen iki kitapta bana kalsa benzerlikler vardı. Bu da sanırım yazarın kendi karakterini eserine yansıtmasıyla alakalı. Hem Aynı Yıldızın Altında'da hem de Alaska'nın Peşinde'de konunun temelini oluşturan, kahramanın çok sevdiği bir eser oluyor. Buna ek olarak seçtiği baş kahramanların hep derin bir hayat görüşü oluyor, üstelik daha çok genç olmalarına rağmen.

Kıyaslamayacağım demişim ama yine de yapmışım bunu. Peki gel gelelim, salt olarak Alaska'nın Peşinde kitabına. Kitap, Miles Halter adında bir lise öğrencisinin yeni eğitim yuvasında başına gelenleri konu alıyor. Miles, ünlülerin son sözlerini öğrenmeye takıntılı, bugüne kadar içine kapanık biri olan ve evinde ailesiyle yaşamanın ona yeni bir şeyler eklemeyeceği düşüncesiyle sınırlarını genişletmek isteyen bir genç. François Rabelais'nin ölmeden önce betimlediği "Büyük Belki"nin arayışına başlıyor ve Culver Creek lisesine yatılı olarak kaydoluyor.

Orada tanıştığı arkadaşları; Albay, Takumi, Lara ve Alaska ile ilk içkisini, ilk şakasını, ilk dostunu ve ilk aşkını; kısaca hayatının ilklerini yaşıyor.

Bu kitabın arka kapağını ilk kez okuduğumda kesinlikle çok etkilenmiştim. Bir kitabı yazmak için illa ki çok değişik konulara, ilginç serüvenlere ihtiyaç yoktur... Geriye dönüp baktığımızda, bir işi birden fazla kez yapmışızdır, ama onu ilk deneyimlediğimiz an unutulmazdır ve John Green bu unutulmazlığı bizlere sunuyor.

Miles, arkadaşlarının ona taktığı ad ile Tıknaz, hayatında ilk kez bir birey olmanın keşfine çıkarken, ona bu yolda en çok yardımcı olan kişi ise Alaska Young oluyor.

Vanilya kokusu, sigara içişi, bakışlarındaki yeşillik, taze vücudu, okuduğu kitapları, zevk aldığı hobileri, hayata karşı tutumu ve daha nicesiyle Alaska, Culver Creek'in vazgeçilmez ismi. İnsanın hayatından rüzgar gibi hızlıca geçen biri ancak etkileri o kadar da kolay silinmiyor. Kendi ne kadar derin bir karakterse, insanlarda bıraktığı parçası da o denli anlamlı. Dokunduğu her hayatta anlamlaştırdığı bir şeyler mutlaka oluyor...

Başlarda pek severek okumuyordum açıkçası, derinlik bekliyordum ama lise ergenlerinin hayatıyla karşılaşmışım gibi geldi fakat kitap ilerledikçe, özellikle son kısımlarda inanılmaz bir hal aldı ve çabucak bitti. 

Kitap bir olayın, önce ve sonrasında yaşananları anlatarak ilerliyor. Öncenin bitimine ve sonra kısmında kitabı elden düşürmek de bir hayli zorlaşıyor. John Green son sayfalarda hep darbeyi koyuyor ve onların hepsini alıntı olarak yüklemek istiyorum ama elbette öyle bir şey yapmayacağım. :) Sanırım John Green okumayı burada bırakmayacağım ve diğer kitaplarına da el atacağım. :)



"Parçalarımızın toplamından daha büyük olduğuına inanıyorum."

"Dayanıklı olduğumuza inandığımız kadar dayanıklıyız gerçekten."




*



Son olarak, Snow Patrol - Run şarkısıyla hepinize keyifli okumalar ve dinlemeler diyorum. :)


- P.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...