6 Eylül 2014 Cumartesi

Kitap İncelemesi - 7: Senden Önce Ben, Jojo Moyes




Senden Önce Ben
Jojo Moyes

Orijinal Adı: Me before you
Çeviren: Ayşe Görür
Pegasus Yayınları


Kitabın Konusu: Zengin ve yakışıklı karakterimiz Will, geçirdiği talihsiz kaza sonucu felç olup tekerlekli sandalyeye bağlı kalmış umutsuz bir insandır artık. Lou ise Will'in gri hayatının aksine, her şeye rağmen rengarenk olabilmeyi başarmış bir karakter. Ailesi ekonomik krizden etkilenmiş, iş ararken bu bakıcılık işine isteksizce başvurmuştur. Will ile arasında geçen atışmalı ilişki, zamanla birbirlerinin kalbine uzanan bir yolda ilerlemeye başlamıştır. 

Kitap Hakkında Yorumum: Evet, çok ses getirmiş bir bestseller ile karşınızdayım. Bu kitabı geçen yaz, 12 saat yolculuk yapmam gereken bir zamanda sürükleyici olur umudu ile almıştım. Blogu şimdi açınca, yorumlamak yeni kısmet oldu. Bana edebi bir değer katmayacağını düşünüyordum, bu düşüncelerimde de yanılmadım ama klasik alır, ağır gelir ve ilerleyemezsem, 12 saat o otobüste yalnız başıma kalırsam diye çok korktum ve tercihimi dillerden düşmeyen bu kitaptan yana yaptım. İyi ki de yaptım, kitap sayfaları ellerimde bir bir aktı, o uzun yolculukta bir an bile sıkılmadım ve eve geldiğimde yaptığım ilk iş sonda kalan o birkaç sayfayı, ağzıma bir lokma dahi atmadan okumak oldu.

Okuyalı bir yıldan fazla olduğu için, ufak bir hatırlatma maksadıyla ve insanların nabzını yoklamak adına kitabın adını internette arattım ve hoşuma gitmeyen birkaç yazı ile karşılaştım. Bestsellerlara yüklenen bir kesimin olduğunun farkındaydım ama bu kadar tepki beni pes ettirdi diyebilirim. Kitap eleştirilerinde herkesin kendine has bir üslubu olur, bazı internet sitelerinde görerek alışkın hale geldiğimiz argoyu bu üsluba yerleştirmek size kalmış, ama oturup iki satır karalamaktan aciz bir insanın, birden fazla çok satmış kitabı olan yazarlara böyle ileri geri konuşması hadsizlikten başka bir şey değil.

Senden Önce Ben kitabını satın aldığımda, hayat görüşümü değiştirmeyeceğini, alıntılarıyla kendimden geçmeyeceğimi, şöyle bir yaslanıp "Vay be ne kitaptı." demeyeceğimin farkındaydım. Edebi değerinin yüksekliğini düşünmedim bile alırken. Okuduğumda maksadım, beni içinde bulunduğum zamandan uzaklaştırmasıydı ve başarılı da oldu.

Bazı kitapları almadan önce onun neye hitap ettiğini bilip ona göre okumalı ve değerlendirmemizi de ona göre yapmalıyız. Bir insanın nasıl bizi nereye kadar götüreceğini az çok tahmin edip, ondan o kadarını bekliyorsak, aynı şeyleri kitaplar için de yapabilmeliyiz. Sen bu kitabı aldığında çok farklı bir boyuta geçeceğine inanıyorsan, zaten çoktan yanılmışsındır. Ama artık insanlara kalsa yeni bir yazarın doğması da imkansız... Çünkü en kaliteli yazarlar sadece geçmişte yaşarmış gibi bir zihniyetleri var.

Ne kadar yazsam öfkem dinmeyecek bu konuda. Özellikle "Bin bistsillir ikimim" diye etrafta dolaşan arkadaşlarımın bazılarının, o klasik diye alıp yarıda bıraktığı kitapları da iyi biliyorum ben. Böyle içi boş insanla çok karşılaştım, çoğu da böyle.

En iyisi bu kadar söylenmek yeter, kitaptan bahsedelim biraz da.

Etkilenmemeniz mümkün değil, insan olan herkesin vicdanına değinen bir roman olmuş. Bugün olmuş, hala Will karakterini düşündükçe kalbime gri bir hüzün çöküyor. Dağın zirvesinden bir anda başlangıç noktasına, sert bir düşüş yapan karakter düşünün... Ona yavaş yavaş yuvarlanma hakkı tanımadı hayat, bir anda çakıldı yere ve artık tek isteği ailesine ötenaziyi kabul ettirmek.
Kitabı okurken, "Hayır hayır hayır hayır," diyorsunuz, "Bu mümkün olamaz, sen yaşamalısın Will!" Ve imdadınıza da Lou yetişiyor. Lou belki Will gibi kötürüm değil, ama yetenekleri onun kadar körelmiş genç bir kadın ama bundan hiç de şikayetçi değil. O hayatından memnun ve Will'in de böyle hissetmesi için elinden geleni yapıyor.

Aksi, huysuz, kendi düşüncesini etrafına kabul ettirmeye çalışan Will ile ona kesinlikle katılmayan, hayatın her anında yaşamaya değer bir şeylerin olduğuna inanan Lou'nun hayatları artık kesişmiştir. İkisi de bugüne kadar inandığı yaşam biçimini diğerine naklederken; Will Lou'nun kötürüm olmuş sosyal yaşantısını, Lou ise Will'in felç bedenini canlandırmaya çalışır.

Sona yaklaştığınızda ise, gözyaşlarınız sel olmuş, sonucu tırnaklarınızı kemirerek bekliyor oluyorsunuz...



Bu yazının parçası olarak ise, Josh Turner - Your Man şarkısını öneriyorum. :)

Hepinize keyifli okumalar ve dinlemeler. :)

 - P.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...